25 Mayıs 2012 Cuma

Azla Yetinmek

"Azla yetinmelisin."

Neden?
Neden daha az istemeliyim?
Neden sahip olduklarımla yetinmeliyim?
Daha çok şey istemek neden kötü ? Burada istemek derken, sadece somut istekleri, para gibi, kastetmiyorum.

Dünyevi eşyalardan, hazlardan uzaklaşmış kişilerinki gibi bir azla yetinmeden bahsetmiyorum.
"Başıma güzel şeyler gelsin" diyememekten bahsediyorum. İki güzel şey istedim, bir tane daha istesem olmaz herhalde anlayışından bahsediyorum. Bak etrafına, insanlar açlıktan ölürken, sen neler istiyorsun böyle, demekten bahsediyorum kendimize. Ben bu cümleleri duyuyorum kafamın içinde. Ve bu cümlelerin ne bana, ne de başka insanlara bir faydası olmuyor.

Burada iki nokta var. Birincisi isteklerin sayısı. Diğeri de isteklerin niteliği, iyi ya da kötü istek gibi.

Düşününce, ikisinin de Allah katında ya da evrende, inancımız ne olursa olsun, bir listesinin tutulduğunu hiç sanmıyorum.
Sayısı ne olursa olsun, inanarak istediklerimiz bize geliyor, bir şekilde.
Bu istekler, iyi ya da kötü olarak sınıflandırılmıyor. İyi ya da kötü diye bir şey aslında yok. Bu sadece bizim algımız. Bizim için iyi başkası için kötü olabiliyor.
Ne istiyorsak, o geliyor. İstediğimiz şeyi net bir şekilde ortaya koyabilmek önemli olan. Ve gerçekten isteyebilmek. Birşeyi düşünüp, ben bunu çok istiyorum, demek yetmiyor. İçinden gelen bir şey olmalı, kalbinde istediğini hissettiğinde, "gerçekten" kelimesi anlam kazanıyor. Bunu kelimelerle anlatmak zor.

Ben başıma kötü bir şey geldiğinde, ben bunu istemedim ki diyorum. Ama bence bir şekilde istemiş oluyorum. Bu çok hassas bir konu. Tabii ki başıma gelen olumsuz olayları olduğu gibi istemiş değilim. Sadece istediğim her ne ise, beni üzecek, olumsuz bir biçimde şekil buluyor. Net bir şekilde ortaya koymaktan kastettiğim şey de bu.

Bir örnek vereyim.
Geçen gün, "Kimseyle yarışmak istemiyorum" dedim. Aslında söylemeye çalıştığım "Kendi hedeflerimi koymak, ve hedeflerime doğru yürümek, başka insanlarla kendimi kıyaslamamaktı." Ama bunu böyle ifade etmeyip, kimseyle yarışmak istemiyorum dedim. Halbuki ikisi farklı şeyler.

Ben hiç bir şey üretmezsem ve insanlarla görüşmezsem, kimseyle de yarışmış olmam. Yani evren benim bu isteğime, beni işsiz bırakarak cevap verebilir. O zaman yine benim isteğim gerçekleşmiş olur. Altını çizmeye çalıştığım nokta, bir şey isterken, yüreğimizden geçirdiklerimize bir bakalım. Kurduğumuz cümleleri tekrar okuyalım.

Şimdi şöyle diyebilirsiniz, "E öyle ifade etmişsin ama aslında içinden geçenin ne olduğunu Allah bilir". Bence bu iş öyle olmuyor. Ben kendi hedefimi, isteğimi netleştirememişsem, özenmemişsem, doğru dürüst dile getirememişsem, bu durumun sorumluluğu bendedir. Bir de şu var ki, ikinci cümleyi yazdığımda, işte bu, dedim. Daha çok inandım. Daha çok çağırdım.

Tabii, her ağzımdan çıkanı, ya da içimden geçeni bu kadar da sorgulamıyorum. :)

"Azla yetin" telkini yerine Sağlık, mutluluk, bolluk dileyelim, olmaz mı.
Bir de teşekkür edelim, gelen sağlık, mutluluk ve bolluklar için.

Fotoğraf Erin Rena (via Flickr)
Pin It

1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Azla yetinmek üzerine kaleme aldığınız yazınız için çok teşekkür ederim. Yaklaşık 2 buçuk senedir ben de sade yaşam, minimalizm ve atıklarımızı azaltma konusunda araştırmalar yapıyorum ve bu konuda yapılan çalışmaları hem bütçemiz hem de doğamız için oldukça faydalı buluyorum. Günümüzde hızlı tüketim arttı ancak bu durum insanların fazla eşya ve fazla kıyafet içinde boğulmasına yol açtı. Yapılan alışverişler kısa süreli mutluluk sağlasa da esas mutluluğun insanın içinde olduğuna inanıyorum ve insan yalnızca tüketerek mutlu olamaz. Gerçek mutluluğu ancak üreterek, yeni şeyler keşfederek, kendimize yatırım yaparak yakalayabiliriz. Bu açıdan ben de ‘’Az, çoktur’’ ilkesini benimseyenlerdenim ve sadeliğin hem iç huzuru hem de verimli bir yaşamı sağladığına inanıyorum. İzninizle ben de bu konu üzerine yazdığım bir yazımı sizinle paylaşmayı çok isterim: https://www.tarz2.com/fazlaliklar-sizi-tuketmesin

    Keyifli okumalar diliyorum,
    sağlıcakla kalın.
    www.ebrubektasoglu.com

    YanıtlaSil