31 Mayıs 2009 Pazar

Yaz Geldi :)


Yarın 1 Haziran. Heyoooooo yaz geldi :)

Pin It

27 Mayıs 2009 Çarşamba

AŞK







Evde hala okumakta olduğum ve okunmayı bekleyen kitaplarım bir yana :) , bu kitabı da okumak istiyorum.
Pin It

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Hayat ve Plan

Ben plan yapan biriyim. Birileri - ki bu güvendiğim birileri olmalı- benim için plan yapmıyorsa, ben detaylarla ilgilenirim. Ve detayları severim :) .. (bir noktaya kadar!)

Şimdi düşünüyorum da, eskiden, uni deyken mesela plan yapmazdım. Hatta spontan yaşayacam diye kasardım. Tatile rezervasyonsuz gidip, oralarda otel pansiyon arardım. Bu belki de o dönem için eğlenceli geliyordu. Ya da zorlama bir çabaydı bilemiyorum.

Ama şimdi nereye ve nasıl gideceğimi çoğunlukla bilmek istiyorum. Plan yapmak, herşeyi kontrol etmeye çalışma noktasına gelmediği sürece benim için eğlenceli.. Herşeyi kontrol etmeye çalıştığım zaman, doğal olarak herşeyi kontrol edemeyeceğim için, "aksilikler" çıkıyor. Bunlar aslında aksilik de değil, hayatın kendisi. Beklenmedik olaylar. E bu da benim planları altüst ediyor tabi. Her ne plan yaparsam yapayım, herşeyin başka türlü gelişme ihtimali var. 5dk da değişir bütün işler.. Bu bence hiç plan yapmayayım anlamına gelmiyor. Ama bir noktadan sonra da rahat ol ya da bazen de plan yapma anlamına geliyor.. Plan ve akışa bırakmak arasında bir denge var sanki.

Bazen istemek ve hayata güvenip akışına bırakmak en güzeli. Planlarına güvendiğim kişi bazen hayatın kendisi olabilir.
Pin It

22 Mayıs 2009 Cuma

;)

GÜZEL BİR HAFTASONU DİLERİM!
Pin It

Domates ve süs biber - devam

Domateslerimiz yaprak sayısını arttırdı. :) Büyümeye başladıkları için biz de haftasonu bir düzenleme yaptık. Domates ve biberlerin bir kısmını başka saksılara taşıdık.

Bilmiyorum bu taşınma mı yoksa buara havaların biraz değişmesi mi sebep oldu ama bazı domatesler boyunlarını büktü.. Hala yaşıyorlar ama toparlamalarını umuyorum.

Ayrıca bazı saksıların içerisinde minik sinek gibi böcekler oluştu. Bu böceklerden kurtulma yolları nedir onu araştırıyorum. Bir forumda 3-5 tane sigara izmaritini suda bekletip bu suyun kullanılmasını öneren bir yazı gördüm. Ne kadar doğrudur bilmiyorum.. Bİraz güçlensinler de belki denerim.

Fotoğraf da çektim ama henüz yükleyemedim.
Pin It

21 Mayıs 2009 Perşembe

Yemek Yemek

Bugün bir iş için Kızılay'a indiğimde arkadaşlarımın işyerine de uğradım ve benim için kısacık bir sohbet arası verdiler.

Konu, önümüzdeki C.tesi günü buluştuğumuzda ne yiyelim ne içelim planları yapmaktı. Bizim Türk milleti olarak zaten yeme içmeye olan merakımız dünyaca meşhurdur ya :)
Herhalde sohbetin muhabbetin bir aracı olarak da görüyoruz bu işi :)
Son dönemde -yani bir 20-25 yıl öncesine kıyasla- yediğimiz yemek miktarlarında bir artış olduğunu hiç farkettiniz mi? Şu anda 30'lu yaşlarında olanlar küçükken anneannelerinde yedikleri yemekleri hatırlasın. Daha küçük tabaklarda daha az yemez miydik? Oysa şu anki yediğimiz tabaklara bakıyorum çok daha büyük hepsi. O küçücük tabaklarda yemek yer ve doyardık biz.

Yemek tüketimimiz hepimizin çok arttı bence. Bütün dünyada bütün alanlarda tüketimin ama aşırı tüketimin çok arttığı bir gerçek, yemek konusunda da bu böyle sanki. Doyabileceğimizden daha fazla yemek yemeye alıştık-alıştırıldık.
Çocukluğumuzu düşünelim.
Bu kadar çok yer miydik? Bu kadar çok kıyafetimiz var mıydı? Bu kadar çok eşyamız var mıydı?
.....
Neden böyle oldu?
Pin It

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Öfke niye iyi bir şeydir? 2

Öfke duyuyoruz demek ki bir sorun var. Ama öfkeyi dışarı vurduğumuz zaman sorun çözülmüyor o da bir gerçek. Bu duyguyu nasıl verimli hale getirebilirim bunu bulmam lazım.

İşin acı tarafı ben öfke duyarken -giderek daha şirret bir hale dönüşürken!- karşımdaki de daha sakin ve mantıklı hale geliyor. Bu nasıl oluyor? Ne yapmam lazım?

Önce diğer kişiyi suçlamaktan vazgeçmem gerekiyor. Diğer insanları değiştirmek benim işim değil. Onlara ne düşünmeleri ne hissetmeleri gerektiğini söylemek de benim işim değil. Ama bu benim her davranışı kabul edeceğim anlamına da gelmemeli. Çünkü o zaman benliksizleşiyorum demektir.

Ne istediğimi bildiğim zaman bir ilişkide kendi ayaklarımın üzerinde durabilip karşımdakine bunu anlatabildiğim zaman kısacası kendi hayatımın sorumluluğunu üzerime aldığım zaman başkasını suçlamayı bırakırım ve kendi işime bakarım. Bir sorun varsa bunu çözmek benim işimdir ve çözmeye çalışırım. Kimseyi suçlamadan.
İlişimdeki döngüsel modelleri görmeye çalışırım. Yani sürekli olarak dönüp dönüp aynı noktaya geldiğimi farkettiğim zaman bu zinciri kırmak için bir şey yaparım. Ben acı çekiyorsam ben birşey yapmalıyım. O kişiyi suçlamadan artık nasıl değişeceğimi söylerim.
Bu değişimi yaratmaya çalışırken ilişkimdeki sıcaklığı ve hoşgörüyü korumak çok önemli. Çünkü o insana karşı bir tepki olarak bunu yapmayacağım. Kendimi değiştirmek, kendi hayatımı daha istediğim şekle çevirmek için yapacağım. O, bu değişime katılmaz ise başka bir ilişki modeli kendiliğinden ortaya çıkabilecektir.

Öfkeyi istediğimiz zaman kendimizi değiştirmek geliştirmek adına kullanabileceğimiz bir itici güç haline getirmeyi başarabilirsek mucize gibi görünecek değişimleri yakalayabileceğimize inanıyorum.
Pin It

Öfke niye iyi bir şeydir? 1

Aslında sadece öfkeyi değil kendini ifade etmek iyi birşeydir de ondan...
Bence öfkelenmek, hiç birşey yapamamaktan iyidir. İçine atmaktan da iyidir.

Tamam pozitif bir ruh halinde olduğunda kendini ifade etmek etrafa neşe saçmak güzel birşey ama her zaman mümkün olabiliyor mu? Herkes herkesten pozitif bir ruh hali talep etmekte haklı mı? İnsanın bir de negatif ruh hali var, onu ifade etmek kötü bir şey olarak mı görülmeli? Bence hayır.
İfade etmekten ifade etmeye fark var diyeceksiniz, doğru. Peki sakin bir şekilde öfkemizi ifade edebilir miyiz? Kırmadan dökmeden..

Öfkelenince ya etrafa bağırıp çağırıyoruz ya da küsüp mesafe koyuyoruz ve uzaklaşıyoruz. İkisi de bir duruma öfke duyunca yapılabilecek şeyler. Genellikle bunlardan bir tanesini daha çok uyguluyoruz galiba.

Eda'nın dediği gibi kızgınlığımızı önce farketmek sonra da bir önlem almayı istemek lazım. Öfkelenmek iyi bir şeydir derken öfkelendiğimi kabul etmek iyi birşeydir demek istiyorum. Kendime kızmadan "şu anda öfkeliyim, olabilir ben de insanım" diyebilmek iyi birşeydir. Her türlü ruh halini yaşayabilirim bunlardan biri de öfke. Bir şekilde kendimi ifade etmeliyim ki bu enerjiyi akıtabileyim. Tamam kendime kızmıyorum, öfkeliyim ve bu geçici bir durum. Kendime biraz dışardan bakabildiğimde bunları söyleyebiliyorum. Öfke geldiği zaman kendinden çık, kenara geç ve oradan kendine bak.
Ne görüyorsun?
Pin It

Şarkı

Amy Winehouse - You know I am no good

Pin It

Being A Child..

Bazen AAAAAAAAAAAA diye bağırmak istiyorum :)
Pin It

14 Mayıs 2009 Perşembe

High & Low

Bir film izlemiştim ismi Story Of Us. Filmde, aile, akşam yemeklerinde toplanıp gün içerisindeki "high and low of the day" yani onları mutlu eden ve de üzen anlarını söylüyorlar. Ben bu olayı çok sevmiştim..
Bugün ,
low - çalışmayan raporlar..
high - kahve ve çikolatalı bisküvi!
Bu low ve high ı Türkçe ye nasıl çevirsem ki ?? Düşük , Yüksek... İyi, Kötü.. ?
Pin It

12 Mayıs 2009 Salı

Öfke ve Bağışlama

Öfkeden bahsetmiştik ya, biraz daha yazmak istedim..
Mesela öfkeliyiz, tamam, ve kelimelere dökerek, veya fiziksel olarak mesela yastıkları döverek :) öfkemizi çıkarttık diyelim. Belki bizi o kadar da etkilemeyen bazı durumlar için bu süreç yeterli olabilir. Ama bazı olaylar vardır, ki bu olaylar kişiden kişiye değişir, öfkemiz geçmek bilmez.

Bu durum biraz sinir bozucu.. Bu bizi üzen olay ya da kişi, hem bizi o zaman üzmüş hem de hala etkilemeye, üzmeye devam ediyor.. Bu kafamızı meşgul eden duygudan kendimizi nasıl kurtarabiliriz ? Bu konuyla ilgili okuduğumda hep bir bağışlamak kavramıdır gidiyor.. Nedir bağışlanması gereken? Beni üzen kişiyi ben niye bağışlayayım? Hadi bağışladım diyelim, ne yapmam gerekiyor?

Ökelendiğimiz kişi ya da olaya hala bir değer yüklüyor olabiliriz, ki hala bizi üzmeye devam edebiliyor. Burada gerçekten olayın kendisine değil de sanki bu kişinin bizi üzmüş olmasına isyan ediyor olabiliriz.. Beni nasıl üzebilir gibi.

Sanırım bu kişiyi bağışlamak demek, onu olduğu gibi kabul edip, her ne yaptıysa, bunu yapabilecek bir insan olduğunu, daha iyi ya da daha kötü olmadığını kabul etmek anlamına geliyor.

Tabi bir de madalyonun diğer yüzü var.. O da bu konunun bizimle alakası.
Bu durumda, öfke duyduğumuz olayda kızdığımız sadece karşıdaki değil artı kendimiz de olabiliriz. İşte bana şunu yaptı bunu yaptı vs vs diyip onu bağışlamazken, aynı zamanda ne kadar salakmışım ben de ona şunu diyemedim demek kendimizi de suçladığımız anlamına gelebilir.

Tabi kendimize kızdığımızı anlayıp, kabul etmek o kadar da kolay değil. Bu kızgınlığı görüp bağışlamak, kendimizi olduğumuz gibi, kızgınlığımızla kabul etmek özgürleşmek için ilk adım sanırım.. Ve tabi sonra da değiştirmek..
Öncelikle farketmek, sonra kabul edebilmek gerekiyor. Değişim daha sonra geliyor..
Pin It

Güzel İzmir

Çok klasik bir başlık değil mi :)
Fotoğrafı bir arkadaşım göndermiş İzmir'den...
Nasıl bir sevgiyse onların ki, severler gerçekten yaşadıkları şehiri, ben de severim doğrusu :)
İnsanlarını severim, neşe dolu olmalarını severim, modern olmalarını severim, hayatı aşırı ciddiye almamalarını da severim..
Hem büyük şehirler gibi hareketlidir hem de küçük deniz şehirleri gibi sevimli..
Pin It

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Öfke Dansı

Bu harika kitabı yeni bitirdim, yazarı Dr. Harriet Lerner. İnanılmaz hoşuma gitti, yazmadan duramadım.

Aslında yazar kadın psikolojisi üzerinde dünyada tanınmış otoritelerden biriymiş, kitap da kadın bakış açısından yazılmış ama ben yalnızca kadınların değil herkesin çok faydalanacağını düşünüyorum. Hayatında şu veya bu nedenle bir şekilde öfke duygusunu içinde hissetmeyen yoktur zaten.
Öfkemizi dışa vurma şeklimiz hepimizin farklı olabilir, kimimiz kavga ve suçlamayla yapıyoruz kimimiz de duygusal uzaklaşma ve sessizlikle. Ama hepsi de öfkemizin bir sonucu. Ve şaşırtıcı olan şey, bu davranış biçimlerini bazı ilişki modellerini koruyabilmek için kendimiz yaratıyoruz diyor. Ve tabiki bu öfke duygusunu nasıl yapıcı bir güce dönüştürebiliriz onu da anlatıyor.

Beni en çok etkileyen kendisine danışanlardan yola çıkarak yaşanmış hikayelerle anlatması oldu. O hikayelerde mutlaka insan kendinden de bir şey buluyor.
:)
Pin It

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Anı Yaşayabilmek

Günümüz şartlarında günlerimiz çeşitli koşturmacalar içinde geçiyor. Bir işimizi yaparken diğerini düşünüyoruz ve ona zaman geldiğinde ise bir başka yapacağımız iş zihnimizi meşgul ediyor. Gün içinde kurduğunuz hayallere dikkat ettiniz mi hiç? Asansörde, araba kullanırken, yolda yürürken çeşitli hayaller kurarız, bu hayaller negatif olaylarla ilgili olabilir, geçmişte yaşanılanları tekrar etmek şeklinde olabilir veya gelecekte olmasını istediğimiz olayları da düşünebiliriz. Bir işi yaparken zihnimizin farklı şeylere kayması neden oluyor sizce? Yaptığımız işlere odaklanmak, o anda yalnızca yaptığımız işi düşünmek neden bu kadar zor oluyor? Anı yaşayamamamızın bir sebebi de geçmişle ilgili zihnimizde tamamlanmamış bazı hallerin olması olabilir mi? Yaşamışızdır bitmiştir ama zihnimizde bitmemiştir henüz. Açık bir pencere gibi esip duruyordur.

İnsanlarla aramızda söyleyemediğimiz sözler olsun, gösteremediğimiz davranışlar olsun, bunların bilinçaltımızda sürekli uyaranlar vermesi söz konusu olabilir mi? Yarım kalmış durumların gerektiği şekilde tamamlanması için neler yapabiliriz? Bizi üzen bizi kıran olaylarda susup bir kenara çekilmek veya öfkelenmek yerine karşımızdakini kırmayacak şekilde tepkimizi verebilmek gerekiyor. Gün içinde birçok insanla diyalog içinde oluruz, genellikle kendimizi anlatabilmek isteriz, bizi anlasınlar isteriz. Anlatabildiğimizi düşünürsek mutlu oluruz. Ya bu diyalog istendiği gibi pozitif sonuçlanmazsa? İşte o anda suçlama refleksine yenik düşüp kapılmamak gerekiyor.

Kısır döngüye yol açan iletişim örneklerini çok görmüşüzdür. İki taraf da aynı davranış modelini sergileyerek yıllar boyunca birbirleriyle mücadele içinde olurlar, birbirlerini değiştirmeye çalışırlar ama sonuç değişmez. Bu iki kırgın ve öfkeli insan sorunun kendi davranış modelinde olduğunu düşünmeye başladığı zaman, karşısındakini değil asıl kendisini nasıl değiştirebileceğini düşünmeye başladığı zaman zincir kırılacak ve her şey bir anda değişmeye başlayacaktır. Mükemmel insan diye bir şey var mı? Yoksa biz olduğumuz şekilde zaten mükemmel miyiz? Sanırım insan kendisini her şeyiyle ama her şeyiyle kabul edip sevdiği zaman başkalarını da değiştirme isteği yok olacaktır. Değiştirebileceğimiz tek kişi kendimiziz. Bence insanın kendi üzerinde değişim yaratması için de önce kendi sevmediği yönlerini kabullenmesi ve sevmesi gerekiyor.
Anı yaşayabilmekten çıktık nerelere geldik… :)
Pin It

7 Mayıs 2009 Perşembe

Çimlenme 2

Ve cherry domateslerimiz;


Edit: Heralde burada 10 -15 günlükler.
Pin It

Çimlenme

Minik biberlerimiz ;


Fotoğrafları sabah erkenden çektim. Fotoğrafa çift tıklayıp bakarsanız, üzerindeki su damlacıklarını görebilirsiniz.
Bir marketten aldığımız tohum paketinin içinden çıkan tohumların neredeyse yarısını bu saksıya ektik. Aslında ortadaki boşlukta biriki tane domates tohumu daha vardı ama onlar nedense çıkmadılar. Heralde bunca biber tek bir saksıda yetişemeyecektir. Şimdi bu minik yavrulara yuva arıyoruz :).
Pin It

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Ürgüp

Ürgüp'te kalınabilecek butik otellerden bir tanesi Melekler Evi . Fotoğrafları çok hoşuma gitti. Bir diğeri de Uçhisar'daki Les Maisons de Cappadoce. Les Maisons de Cappadoce de de mesela 6-7 kişi bir evde kalmak mümkün.

Pin It

İnkumu

Amasra yakınlarında yine deniz kenarında, İnkumu diye küçücük bir yer var. Bartın iline bağlı. Şeker bir oteli de var. İsmi Sunset. Haftasonu Ankara'dan uzaklaşmak, biraz denize girmek, biraz kafa dinlemek isteyenler için tavsiye ederim.

Pin It

5 Mayıs 2009 Salı

Domates ve süs biber

Evde tohumdan süs acı biber ve cherry domates yetiştirmeye başladık. Tohumları ektik. Çimlenme ortamını sağladık vee beklemeye başladık. Bir kaç gün sonra domateslerin yeşil minik yaprakları görünmeye başladı. Biberler için bir kaç gün daha beklememiz gerekti. Domatesler için "torf", biberler için bahçe toprağı kullanmıştık. Biberlerin gecikmesi buna bağlı olabilir.

Tabi bizim ilk deneme olduğu için epeyce bir tohum ekmiştik ya çıkmazsa diye. Sağolsun bayağı bi çıktılar. Şimdi küçük oldukları için aynı saksıda yaşıyabiliyorlar ama büyüdüklerinde ayrılmaları gerekecek. Domatesler 3 santim, biberler 1 santim kadar oldular ve sadece iki minik yaprakları var. Çok şekerler. :) Evin bir odasında duruyorlar. Bir süre sonra balkona geçecekler..

Büyümelerini izlemek çok eğlenceli :)
Pin It

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Ait Olmak

Tam da buraya yazmayı düşünürken, ait hissetmek üzerine konuşurken buldum kendimi. Ama bu sefer buraya da yazabiliyorum birşeyler..

Pek çok kez farklı yerlerde "ben buraya ait değilim" cümlesini söylemişimdir. Ait olmak nedemek ki ?

Düşündüm ki ben parçası olduğum şeyleri görebildiğim, anlayabildiğim zaman ait hissedebiliyorum. Pek çok şeyin parçasıyım elbette. İşimin bir parçasıyım, ailemin, arkadaşlarımın, okuduğum kitapların, yazdıklarımın vs vs.. Bunları tek tek anlayabildiğim, öylesine yaşayıp geçmediğim, üzerine düşünüp, değerini verdiğim zaman yaşamın daha içinde hissediyorum. Bu da yalnız olmadığımı, birşeylerin parçası olduğumu, birilerini etkilediğimi, sevilip sevdiğimi ve tüm bunlara ait olduğumu hissettiriyor bana.

Bunların da üzerinde, her insan gibi ben de evrenin bir parçasıyım, yaşıyorum. Doğanın bir parçasıyım, koşuyorum, yüzüyorum, dalıyorum. Rüzgarın, havanın bir parçasıyım, nefes alıyorum, koşarken rüzgar yapıyorum :) . Ve tabi sevginin bir parçasıyım, seviyorum seviliyorum. İşte ait hissetmek ve korkmamak için pek çok sebep.
Pin It