9 Mayıs 2009 Cumartesi

Anı Yaşayabilmek

Günümüz şartlarında günlerimiz çeşitli koşturmacalar içinde geçiyor. Bir işimizi yaparken diğerini düşünüyoruz ve ona zaman geldiğinde ise bir başka yapacağımız iş zihnimizi meşgul ediyor. Gün içinde kurduğunuz hayallere dikkat ettiniz mi hiç? Asansörde, araba kullanırken, yolda yürürken çeşitli hayaller kurarız, bu hayaller negatif olaylarla ilgili olabilir, geçmişte yaşanılanları tekrar etmek şeklinde olabilir veya gelecekte olmasını istediğimiz olayları da düşünebiliriz. Bir işi yaparken zihnimizin farklı şeylere kayması neden oluyor sizce? Yaptığımız işlere odaklanmak, o anda yalnızca yaptığımız işi düşünmek neden bu kadar zor oluyor? Anı yaşayamamamızın bir sebebi de geçmişle ilgili zihnimizde tamamlanmamış bazı hallerin olması olabilir mi? Yaşamışızdır bitmiştir ama zihnimizde bitmemiştir henüz. Açık bir pencere gibi esip duruyordur.

İnsanlarla aramızda söyleyemediğimiz sözler olsun, gösteremediğimiz davranışlar olsun, bunların bilinçaltımızda sürekli uyaranlar vermesi söz konusu olabilir mi? Yarım kalmış durumların gerektiği şekilde tamamlanması için neler yapabiliriz? Bizi üzen bizi kıran olaylarda susup bir kenara çekilmek veya öfkelenmek yerine karşımızdakini kırmayacak şekilde tepkimizi verebilmek gerekiyor. Gün içinde birçok insanla diyalog içinde oluruz, genellikle kendimizi anlatabilmek isteriz, bizi anlasınlar isteriz. Anlatabildiğimizi düşünürsek mutlu oluruz. Ya bu diyalog istendiği gibi pozitif sonuçlanmazsa? İşte o anda suçlama refleksine yenik düşüp kapılmamak gerekiyor.

Kısır döngüye yol açan iletişim örneklerini çok görmüşüzdür. İki taraf da aynı davranış modelini sergileyerek yıllar boyunca birbirleriyle mücadele içinde olurlar, birbirlerini değiştirmeye çalışırlar ama sonuç değişmez. Bu iki kırgın ve öfkeli insan sorunun kendi davranış modelinde olduğunu düşünmeye başladığı zaman, karşısındakini değil asıl kendisini nasıl değiştirebileceğini düşünmeye başladığı zaman zincir kırılacak ve her şey bir anda değişmeye başlayacaktır. Mükemmel insan diye bir şey var mı? Yoksa biz olduğumuz şekilde zaten mükemmel miyiz? Sanırım insan kendisini her şeyiyle ama her şeyiyle kabul edip sevdiği zaman başkalarını da değiştirme isteği yok olacaktır. Değiştirebileceğimiz tek kişi kendimiziz. Bence insanın kendi üzerinde değişim yaratması için de önce kendi sevmediği yönlerini kabullenmesi ve sevmesi gerekiyor.
Anı yaşayabilmekten çıktık nerelere geldik… :)
Pin It

1 yorum:

  1. Aklımızda hep kalan ve bir türlü tamamlanamamış olayları düşününce aslında bunlarla tek tek yüzleşmek gerektiğini düşünüyorum. Tamamlanmamasının sebebi öfke, suçluluk duygusu gibi sebepler olabilir. Ama bunların acaba bizimle ilgisi ne diye düşünmek gerekebilir. Dediğin gibi aslında önce önce önce kendimizi her halimizle kabul etmek geliyor.. Yani bu durumda öfkeyi kabul etmek ve kendi kendine evet ben bu durumda bu kişiye öfkeliyim diyebilmek önemli bir adım.
    Ve sonra da bu öfke bir şekilde dışarı çıkmalı. Mesela demişsin ya söyleyemediklerimiz vardır diye.. Belki o söyleyemediklerimizi karşıya direk söylememiz gerçekten hiç mümkün değildir. Bunun pek çok sebebi olabilir. Ama bu söyleyemediklerimizi bir yerlerde kendi kendimize de olsa söylememiz, ya da yazmamız bu öfkenin hem bize hem ilişkilerimize zarar veren kısmını dışarı atmanın bir yolu olabilir. Biraz da olsa öfkeyi çıkarttıktan sonra bence bazı noktalar netleşebilir. Belki öfkemizin gerçek sebebini bulup, öfke yerine bu sebebe yoğunlaşabilirz.. Bu daha uzar gider.. :)

    YanıtlaSil